sanmiyorum.
formata uydugun surece bir sorun olmaz.

okur olmanın ne formatı var ki?

çaylaklıkta yazılanları kastediyor sanırım.

nesil olarak farkından baska da bi farkı yok.

diger hesabini kullanmazsin, 1ay sonra silinir. olur biter.
ha istersen kullanirsin o ayri, ama iki hesap birden takildigin anla$ilirsa (ki zor degil) ikisini birden kaybedebilirsin. budur.

yeni konu açmadan buradan sorayım. şimdi ben bu nickle 21 çaylak entry'si girdim ve hala bekliyorum. millet yazar olmaya başladı fakat ben hala beklemedeyim, bu bir işaret mi?

bir de şimdi yeni üyelik açıp bu nicki bir daha hiç açmamak üzere log out yapsam, iki aynı hesap var sayılır mı? çünkü yeni açacağım hesap için de aynı ad soyad kullanıcam, haliyle hemen farkedilir

peki bir çok kişinin çaylaklık dönemi geçti, benim bu kadar beklemem normal midir?

moderasyon hem caylaklar ile hem de rutin moderasyon i$leri ile ugra$tigi icin normal tabi beklemen. bu konuda pek $ikayet etmemen gerekir aslinda. 6. nesil arkada$lar aylarca bile beklemi$ti.
sabir sabir.

aslında haklısınız tabiki :) sabretmek en iyisi.

şimdi iletişimden mail attım, cevap verirlerse çok sevineceğim. 2004ten beri takip ettiğim sitede hep bir şekilde nick değiştirdim. gidip de şimdi sofistike maymun ile yazar olursam hakaten maymun olmuş olurum.

moderatörler çaylak entrylerini kontrol ederken hesabın yaşına göre öncelik veriyorlar sanırım. bugün yazarlığı onaylanmışlara göz attım, hemen hemen hepsi yedinci nesildi, bir kaç tane sekizinci nesil gördüm, dokuzuncu nesil hiç göremedim. yeni hesap açanlar uzun bir süre bekleyecek gibi görünüyor.

şu an yazar olan bir çok dokuzuncu nesil var fakat

ben kayıtlı okur hesabımı kullanmıyordum hiç, silinmiş giriş yapılmadığından. yeni hesap açtım ve 10 entry girdim. başka bir arkadaşım önceden var olan yedinci nesil hesabıyla girdi ve 10. entry'yi girdikten yarım saat sonra onaylandı yazarlığı. ben ondan 3 saat önce 10 entry'yi tamamlamış olmama rağmen bekliyorum.

kullanıcının ne kadar süredir okur olduğuna da bakıyorlar bence ki bence doğru bir yöntem. 2 senedir bekleyenle bugün duyup gelenleri ayırıyorlar.

@galadnikov, assert h
o zmn ben bu nickteki çaylak entrylerini silip yeni hesap açarsam sorun olmaz?

fikrimce eski hesaplara daha bi sıcak yaklaşılır, zira 7. nesil çaylağa bakışla 9 nesil çaylağa bakış bir olmaz, çünki dün itibarilye herkes 5 er 10ar tene heesap aldı

elektirikli radyatör? hani şu kalorifer peteği şeklinde olan? oysa denedim ben onu öğrenci evinde. hiç bir işe yaramıyordu. ısıtması için sürekli açık olması gerekli sanırım. zamana yayarak ısıtıyor yani. bu da faturayı kabartıyor.

infrared iç organları falan pişirir gibi bir batıl inancım var. tırsıyorum. güvenli ise alınabilir. gerçi çoluk çocuk bebek ihtiyar bir sürü insan kullanıyor.

Kıbrısta kaldığım vakit odamda petek ile ısınıyordum, içi yağ dolu olanlardan. eğer aç/kapa yapacaksınız kendisini ısıtması ve daha sonra odayı ısıtması çok vakit alıyor. elektrik parası vermediğimden açık bırakıyordum :)

Ufo da kullandım, sanki büyütec gibi odak noktasında kalan alanı ısıtıyor. yani kardeşiniz kendisine çevirirse rahat eder ama 1m yanındaki adamın gtü donabilir. odayı ısıtma konusunda pek başarılı bulmadım. ayrıca hani güneşte fazla kalınca cildinizi rahatsız eder ya işte öyle bir rahatsızlık veriyor bir süre sonra.

eğer evde fazla takılmayacaksa ir ısıtıcı alsın derim, peteğin ısıtması uzun sürer.

ev isitmak icin radyator daha uygundur.

radyatör kıbrısta bile işe yaramadıysa ki orada bulunmuşluğum var bi kış, unutun radyatör kullanmayı.

@chavezding. radyatör ev ısıtmak için daha iyidir ama 7/24 çalıştırırsan işe yarar. öyle okuldan geldim dur yakayım hemen ısınayım, sabah uyandım çıkana kadar açayım ısınayım olayı değil malesef.

evde ufo kullanacaksaniz önünden ayrılmayacaksınız o zaman.

Ben evde Sinbo nun seramik isitici diye bi dalgasini kullaniyorum klima görünümünde duvara takiyosun uzaktan kumandasi da var ben cok memnunum. Ayrica bu diger alternatiflerden daha da ucuz. Sinbo harici Demirdöküm de yapiyor. Real Carrefour gibi büyük marketlerde satiliyor.

radyatör daha iyi hem kapatınca direkt sogumuyor ısıyı koruyor. birden ısınmaz densede altında bi fanı var bunların okuldan gelince ayaklar direkt fanla ısıtılır, siz kendinize gelene kadar oda da ısınır. tek gıcıklığı ağır bi alet taşınırken sorun olur belki ama oda içinde rahat tekerlekleri var her yere gidiyor. ben bu alete battaniye örtüp sarılıyordum o kadar severim kendisini. infraredlerin devamlı önünde durmak lazım odayı değil insanı ısıtıyor.

Şimdi hocam, o kadar değerli verileri 8 yıllık harddisk'e koymuşsun ya ben lan neyse bişey demiyorum... Neyse, o diski iyi bir bilgisayarcıya götür, şans eseri bozuk diskten veri okuyan aletleri varsa bir ücret karşılığı kurtarabilirler.

Diski söküp tekrar takmak da çözüm olabilir ama çok bi programcı mantığı oldu bu.

bozulan bir diski sök tak sök tak gene sök tak ile ara sıra çalıştırmayı başarıyorum. olmayınca gene sök taka devam ediyorum. kafasına eserse çalışıyor. hırpala biraz. nasılsa giden gitmiş.

ha bu arada anakartıda buflatıran onu bilmem tabi.

buralarda bunla ilgili bi soru olacaktı bi arasanız. hatta bende yazmıştım da bida yazmaya üşendim.

arkada$lar bios ta goruyo bu murtaza olan harddiski ama windows ortaminda gormuyo bu hayra alamet mi acaba. dediklerinizi yaptim idesini baglayip acinca pc yi 15 dk da aciliyor windows. icindeki verileri kurtarsam yeter direk aticam 13. kattan a$agiya e$oglue$egi

usb kutulardan birine bağlamayı deneyebilirsin bunlar coğu zaman diski görüyor. sonrasında getdataback ile şansını deneyebilirsin

Bir insan ne kadar az ilaç kullanırsa o kadar iyidir diyorum ben. Baktın hastasın doktorun verdiği ilacı tam saatinde ve dozunda alırsın, iyileşince de bırakırsın. Ne de olsa antibiyotikler falan zamanında ve dozunda alınmadığında hiçbi işe yaramıyor. Bir de ilaçları bol kullanmak, yanlış kullanmak acı eşiğini düşürüyor, bağışıklığı patlatıyor, vücudun kabul etmesini zorlaştırıyor.

yan cevap
tylol hot (tayla hat) ücretini artık sağlık sigortası karşılamıyor. cebinden parasıyla alan alabiliyor.

(bkz: paracetamol)

Yan etkilerine bakarsınız. Ayrıca parasetamol denen nanenin normalde tadı hiç keyifli bir şey olmadığından, her bir paket tylolhotta 10 kesmeşeker düzeyinde şeker olduğunu da hatırlatmak lazım.

C vitamini alacaksınız bol bol. Portakal sıkıp içeceksiniz. Maydonoz falan yeyin, ne bileyim. Sebze meyve tüketin.

onların tek özelliği vardır benim bildiğim, önce ağrıyı keserler sonra boğazı kurutup akınıtıyı durdururlar. uzun süre kullanırsan boğazın iyice kurur, tahriş bile olur. yani kısacası iyileştirme diye bi fonksiyonu yok sadece etkileri azaltıyor, hem gribin tedavisi yokki daha. antibiyotik dersen onlar doktor kontrolünde içiliyor zaten. genelde hep aynısı verildiğinden bi boka yaramıyor bende.
not: doktor fln değilim

divit'in dediği gibi, bu ilaçlar iyileştirmiyor yalnızca hastalık belirtilerini azaltıyor. musluk gibi akan bir burunla çalışmak zor olduğundan hastalığı yatarak değil ayakta geçirmeyi kolaylaştırıyor. keşke modern hayat izin verse, ilaç almadan 1 hafta evde yatsak, sonra iyileşip bomba gibi kalksak. yine de ilaca fazla abanmadan, bünyeyi güçlendirici vitaminler alıp taze meyve-sebze tüketip bol su içerek vücudu toparlamak mümkün.
bu ilaçların aksine antibiyotikler iyileştiriyor ama onların da yan etkileri var ve doktora gitmeden basit bir grip için kullanmak doğru değil. zaten grip için antibiyotik verilmiyor, grip ilerleyip başka bir hastalığa yol açmışsa onun için antibiyotik kullanılıyor diye biliyorum. zaten grip bir virüs, yani sürekli kendini geliştiriyor, yenileri ürüyor falan. aşı bazı grip türlerine karşı bağışıklık sağlıyor ama yine de aşının kapsamadığı başka bir grip virüsüne yakalanmak her zaman mümkün.
çabuk bulaştığı için özellikle gribin arttığı mevsimlerde (sonbahar, kış, bahar) insanların toplu bulunduğu yerlerden uzak durmak ya da buralarda bulunmak gerektiğinde temizliğe dikkat etmek bir önlem olabilir (toplu taşıma araçlarını kullandıktan sonra elleri yıkamak, dezenfekte etmek gibi). ayrıca sabah-akşam, özellikle de dışarıdan eve dönünce burna su çekerek yıkamak basit ama gayet iyi bir yöntem. boğaz ağrısı için de her zaman geçerli en iyi yöntem sabah-akşam ılık tuzlu suyla gargara yapmaktır.

colonizer ın dediğine tamemen katılırım. ne kadar az ilaç o kadar sağlıklı yaşam. benim tavsiyem her akşam keyfe göre bir ya da iki duble rakı içmek. rakı antibiyotiklerin şahıdır.

bu soguk havalarda masallah diyeyim hep ucundan dondum soguk algınlıgı ve gribin. öksürme ve nezle başladıgı anda sıkı giyinip ballı papatya çayı içtim, bi kaç saat sonra sorun ortadan kalktı.

savaş sırasında da karizmaydı sanırım o giysiler de ondan karizma duruyor. sanırım filmlerdeki giysiler gerçek giysilerin çok benzerleri şeklide. bu yüzdendir.
yani demem o ki "alman subayların giysilierini daha karizma yapalıom ki mein kampf satışları artsın" gibi bir düşünce yok.

çizme kıyafetin karizmasına karizma katıyor. bildiğim kadarıyla da nazi subaylarından başka çizme giyen başka ülke subayı yoktu.

sorum daha cok nasıl olmus da daha guzel olmus yonunde. yoksa filmlerde guzel gosterildigini dusunmedim elbette.

o petrol yeşili pardesu, altına cizme. bir de yagmurda ıslanınca dehşet bir görüntü oluşuyor cidden. adamlar iyi düşünmüşler.

görebilirmiyiz alman nazi subaylarını ?

sorunun cevaplarından biri niye sovyetler sanatta (ör:resimde) realizmi savunurken amerika'nın kübizm falan gibi olaylara girmesiyle de alakalı.

Bir de gözümün önüne getirince şimdi sanki daha bi iyi oturuyo giysiler diğerlerine göre. Sanki herkese teker teker özel dikilmiş gibi. Kıyafetlerin içine bi iskeletimsi bir şey işleniyordur belki. Bilemedim.

bu benim de dikkatimi çekmişti. sebepleri şöyle sıralanabilir:

- alman üniformalarının rengi (gri, grimsi yeşil vs.) daha koyu ve canlı.
- alman subay üniformaları düzgün ütülenmiş oluyor (gerçekten!)
- alman üniformaları çok daha kaliteli malzemeden yapılıyor. bende var nazi zamanından kalma bir alman askeri paltosu. çok dayanıklı.
- alman üniformalarının tasarımı da daha karizmatik ve korku salıcı. bunu övgü olarak nitelendirmeyin. kollarındaki gamalı haç bantları giysiye ilginç bir kontrast kazandırıyor. ss subaylarının üniformaları zaten apayrı bir psikolojik savaş silahı.
- son olarak, alman üniformalarının kesimi nasıl bir kesimse, içindeki insanı daha yapılı, vakur ve güçlü gösteriyor. çizmeler de cabası.

ikinci dünya savaşı konusunda engin bilgilere sahip ve sürekli takip ettiğim bir yazar olan ''vox stellarum'' un bu konu hakkında çok detaylı bir çalışması vardı eğer yanlış hatırlamıyorsam.. ben yaklaşık bir saattir arıyorum ama bulamadım. kendisine bir msg atabilirsen bu başlığı bulur getirir büyük ihtimalle.
üniformaların kesimleri ve renklerine kadar çok geniş bir açıklama vardı..

ayanux öyle bir şey varsa sen mesaj atarsan sevinirim ben sozlukte değilim.

(bkz: #26937014)

sorunun cevabı burada sanırım. işin içerisinde hugo boss var.

yanıltıcı olmayayım ama 40-50 bin ytl gibi bir bedeli olduğunu duymuştum.
görünüm değil ama refleks, göz ve psikolojik bir takım testlerden geçeceğinize kesin gözüyle bakabilirsiniz.

haberlerde 50 bin ytl diyordu evet. bunun için kredi veren bankalar da varmış hatta. sonuçta mezun olunca iyi bir gelire sahip olunuyor.

sağlık denetimi olarak hava harp okulu sınavına giren arkadaşları full check-up ve psikomotor testine tabii tutmuşlardı. piskomotor testi hem uçak kullandırmak hem de kafaya bir tava geçirip bazı hareketleri yaptırarak tepki sürelerini ölçme şeklinde. uçağı kullanırken kontrolleri ters çevirme geyikleri de var. yani kolu sağa çekince uçağın sola gitmesi filan.

thy nın bi egitimi vardı bi ara ilanı orda burda cıkmıstı, oraya sorun direk.

sadece doktor raporu bile 500ytl

thy alim yapiyordu ama sadece muhendislik mezunlarini aliyordu bildigim kadari ile.

eğitim ne kadar sürüyor çok merak ediyorum? yani sıfırdan başlayan biri ne zaman boeing başına geçebiliyor acaba? bi de pilotların çalışma koşulları nasıl? haftada kaç saat uçar bu adamlar?

kursları var ve resmen ev fiyatı istiyorlar ücret olarak.

peki ya f-4 pilotu olmak istersek.. yaşım 24, benden geçti mi?

yaş sorunsa f-5 de olabilir..

en son sivil havacılık kurumunda pilot sınavına girildiğini biliyorum (hadi ya..) hatta bugunlerde falandı sanırım sınavları.

pegasusun da ucu akademisi diye bir seysi var.universite mezunu olmak gerekiyor bildigim kadariyla.evet pahali ama bankalar kredi veriyor.maas guzel.

en ucuz ve en kısayol bildiğim kadarıyla: "anadolu üniversitesi sivil havacılık okulu" renk körü iseniz unutun pilot olmayı..

ecas.anadolu.edu.tr

40-50 bin dolar civarı olan cpl, yani ticari pilot lisansı.
10 bin dolar civarına ppl, yani özel pilot lisansı alınabiliyor. tek motorlu bir uçağı ticari amaç gütmeksizin uçurabiliyorsunuz böylece :)

bildiğim kadarıyla fizik çok önemli değil. obezite veya cücelik gibi durumlar haricinde sorun çıkmıyor. benim de niyetim var bir an önce bir ppl almaya ama, kısmet... gözlerden yırtıyoruz gibi ama, sağlık testlerinden geçebilir miyim bilemiyorum :)

ne kadar surede tam kizarir bu arkadaslar?

sosisin tam kızarması diye bir şey yoktur. millet çiğ de yiyiyor zaten. çok kızarması vardır ki bu kurutur tadını kaçırır. az pişmiş olsun daha iyi bence. ha sağlıklı olması açısında tam pişmiş isiyorum derseniz - ki size bu konuda tamamen katılırım. askerdeyken gıda kontrollerinin yapıldığı birime yakınlığım vardı ve en tanınmış markaların sosis salamlarının bile geçer not alamadığı oldu (sadece bir tanınmış marka zar zor geçti, o da başka sebeplerden kabul görmedi. bir değişiklik olmadıysa şu an tsk 'da askerlere kahvaltıda sosis çıkmıyor olması lazım)- haşlamayı öneririm. nasıl yapılıyor bilmiyorum ama ben ketçabı suyla karıştırdım, biraz tuz ekledim. sosisleri çizip içine attım. şişip de çapları iki katı olunca çıkardım. ketçap mayonez sıkıp yedim ve memnun kaldım.

cashkopat'ın dediği yöntem en iyisidir. kızartınca kurur gider onun yarısı.

sosislerin basina bir carpi atin bicakla. o carpi cicek gibi acildigi zaman olmus demektir.

cok tesekkur ettim herkese.

philips kullanıyorum. cihazdan dolayı problem yaşatmadı. ilk aldığımda türkçe karakterler yoktu, resmi sitesinden official firmware indirdim, düzeldi. sonra rahat kıçıma battı. tam beyaz değil de biraz gri gibiydi. arka planı da şeffaf değildi, çerçeve içinde gibiydi ama çok rahatsız etmiyordu. forumun birinden unofficial firmware yükledim, o problem de ortadan kalktı. şimdi çok memnunum. tabii hepsi böyle midir bilmiyorum ama bilgisayarda izlerken altyazı fontu ufacık olduğundan her türlü uzun altyazı ekrana sığıyor ama divx player'larda 45-50 karakterden uzununu kesiyor. fontu daha da küçültülebilen divx player'Lar da vardır. unofficial firmware güncellemesine gerek olmayan günümüz teknolojisi kullanılarak yazılımı hazırlanmış divx playerlarda bu dediklerime bile gerek yoktur eminim.

modeli yanlış hatırlamıyorsam vestel dvd 5500 progressive divx player olan aleti kullanıyorum yaklaşık iki yıldır. altyazı konusunda daha bugüne kadar bi problemle karşılaşmadım.

bu tarz 45-50 karakterden uzun satirlari gorememe sorununa cok guzel bir cozum var:

altop.(evren.name.tr adresinden cekilebilir)

cdye yazmadan once 2 tikla tum satirlari otomatik kisaltip sureleri ayarlama isine yariyor bu program. tavsiye ederim.

divx player mevzusunda ise donanimhaber gibi sitelerde ayrintili incelemeleri var. benim size tavsiyem 100 ytlyi asmayan kullanici yorumlari fena olmayan bir alet almaniz. cok pahali olani iyi diye bir sey yok divxplayer olayinda.
bende teee seneler once aldigim bir adet beko (simdi arcelik oldu gerci degisim sonucu) divxplayer var ve gayette memnunum. izlemeyse izletiyor ama atraksiyon sansi yok. firmware falan ugrasirim dersen update olabilen (destek verilen) bir marka secmenizi tavsiye ederim.

bunun yerine ekran kartının tv-out çıkışına (artık hepsinde var neredeyse) diğer ucu scart olan bir ara kablo takıp tv'den seyretmek ciddi kullanım kolaylıkları sağlıyor.
tv'de scart girişi yoksa composite'de olur herhalde.

Yeni yazar alımını kontrollü şekilde yapacak bir yol buldukları zaman yapacaklarmış...

ssg'nin keyfiyet faktörünü de göz önüne almak lazım her zaman...

okurlara da moderasyona da kolay gelsin. yeni bir miğferdibini kaldırabilirler mi acaba ?
(bkz: eksi sozluk yazar alimlari acildi )

Alakasız olacak ama ben de kendimce bir tüyo vermek isterim, yazar alımı açıldığında sözlükte uzun süreli kalmak isteyen okurlara:

Sakin ve temkinli olunuz. Zaten başta verilecek "okunması gereken şeyler" benzeri kuralları/öğütleri gözden geçirmeyi ihmal etmeyiniz. Başlarda az ama öz entry giriniz. Yine en azından başlarda "eller havaya" ruh halinden ve bunu entry'lere yansıtmaktan kaçınınız. Sözlük kurallarını diğer sözlük kurallarıyla karşılaştırmayınız. Mesela yanılmıyorsam Uludağ Sözlük'te hala "... dediğim başlık" ve benzeri, Ekşi Sözlük'te affı olmayan kalıplar kullanılabiliyor, aman dikkat edin. Tanımlamalara ve aradaki farklara çalışınız (sınava giriyoruz sanki ha). Hatta namazı karıştıranların yaptığı gibi eski nesillerden bir yazar gözünüze kestirin ve takıldığınız yerlerde onun entry'lerini inceleyin.

Niye bunları yazdım? Eğer yine toplu yazar alımı olursa, yine birçok aday ilk başlarda küçük hatalar yüzünden dahi uçurulacaktır. Biraz dikkatle ilk zamanlardaki harala gürelede araya kaynamaktan kurtulunabilinir.

Ssg'nin doğum gününde(21 aralık) açılacakmış yazar alımı, dikkatli olunuz..

gerrain trt radyo'da yazar aliminin $eklinin belirlendigini soyluyordu. geriye kod yuku ve gerekli alt yapinin hazirlanmasi (server falan i$te) kaldi diye biliyorum ben de.

peki meraktan soruyorum, yazar alımı açıldı diyelim. bu olay günün belirli saatlerinde olacak (diyelim 21 aralıkta saat 12:00'dan 12:30'a kadar sadece) bir şey mi yoksa tüm gün boyunca açık olacak bir şey mi? ilk başta "ahahah belli saatler arası alım mı olur lan" diye gülünebilir fakat düşününce, tüm gün açık kalması da en az 50bin kişinin başvurması demek oluyor. belirli saatler açık olacaksa da 7/24 siteyi kontrol eden 16-18 yaş arası saykolar girer, akşamları işten / okuldan anca gelip sözlüğü okuyan kişiler kaçırır falan filan bin ton sorun. bir açıklama durumu getirilebilir mi şu an için buna?

AN ITIBARIYLE ACILDIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII!!!

şimdiye kadar hiç belirli saatler arasına sıkıştırıldığını hatırlamıyorum genellikle alım süreci bir kaç gün sürmüştür.

@hlathguth. açılmamış. yani yine kayıtlı okur alıyor?

@can c yapma be gözüm ya yeme şunların numarasını adamların tuzu kuru bide espirik yapıyo ayıptır ya bizim gibi garibanlara

edit: bkz:bir an heyecan yaptın itiraf et. evet bende görünce heyecanlandım:)

Bahçelievler'de de durum aynı. Bazen de tam kesilmese bile sıçan kuyruğu gibi akıyor. Emek'te oturan arkadaşlara sordum orada öyle imiş, özellikle 20-23 arası kesiliyor gibi ama bazen gündüz de olmuyor...

ankara'da su bitti diye çaktırmadan kesiyolar işte. yağmurlar başlamadı mı hala burayı sel götürüyor şu anda.

dikmen/öveçler civarında da aynı durum. her sabah ve her akşam ip gibi akıyor. pazar günleri de istisnasız kesiliyor. ben yüksklikten diyordum ama tunalı ve bahçeli'de de varsa problem yükseklik değil demek ki.

dün kızılay civarında aynı durum vardı akşam saatlerinde ama 1-2 saate basınç yeniden yükseldi.

ulem kesecekler bunlar gene galiba?

izmit outlet center'daki sarar ve network'te.

Ucuzdan neyi kastettiğinize bağlı. Yoksa ben 70-80 milyona da takım elbise görüyorum kemeraltı gibi yerlerde, fena da durmuyorlar.

şehir? + yaklaşık düşünülen para miktarı?
şöyle bir şey olursa şu paraya çıkabilirim olayı?

söke outletlerde 400 milyona 5 ya da 6 takım elbise alabilirsiniz. markaları da beymen vs yani =)

valla evet şehir falan vermemişsiniz: ben de çankaya'da gümrük civarındaki butiklerde falan 60yt'ye gayet düzgün güzel görünen takımlar görüyorum. cebinizde 1oo ytl ile makul mağazlarıdolaşsanız her yerde bulursunuz.

ne oluyora gelince muhtemelen arkadaş öğretmen adayıdır, okul stajı yapacaktır ya da onun gibi bişey. o da değilse (bkz: suit up), (bkz: barney stinson)

ankara belediyesi nazire olsun diye ankaray ı kapattı bugün. elektirikler kesikmiş. (bkz: yuh)

gıcır gıcır otobüsler geziyor ama belirli güzergahlarda, öğrencilerin yoğun olduğu güzergahlarda yeni otobüsler olmuyor maalesef...

bir de tınaztepe-bucakoop şeytan ikigeni var ki delirtecekler adamı. kimi arabalar tınaza çıkıyor kimisi çıkmıyor kimisi bucakoptan dönüyor her seferinde bir oraya bin bir buraya. eskiden böyle bir problem yoktu ama nedense karmançorman oldu seferler. bi metro yapılamamış yıllardır. yazıklar olsun.

kentin, ülkenin sorunları diye bir köşe açacağım yakında.

buca koop derdi icin birsey söyleyeyim. ben de gecenin bir yarisi bombos otobus ile buca koop u dolastigimda isyan etmis şoför e dert yanmistim o benden dertliymis megerse. buca koop a israrla otobus sokmalarinin sebebi orada oturan iki belediye meclis üyesiymis. eshot olmaz diyormus onlar bastirip otobüslerin oralardan dolasmasinda israr ediyorlarmis. bu durumda o arkadaslar o mahalleden tasinincaya kadar dolasilacak o yollar ne yazik ki.

bir de yeni otobüs eski otobüs meselesine degineyim bu gazla. orta üst sınıf semtlere iyi saglam otobusler, gecekondu semtlerine kötü otobusler verilmesi izmir de yillardan beri süregeliyor. bir zamanlar cakmur galiba yeni otobusleri o semtlere verelim de iki günde harap mi olsunlar demisti. bir noktada hakli görünürken bu savunma, bir taraftan da limontepe ye kadifekale kurucesme ye gitmeye calisan yiginlarca insanı hatay karsiyaka ya tahsis edilen onca yeni ve büyük kısmı boş calisan otobusleri görünce insanin isyan edesi geliyor.

bu arada ben de bucakoop da oturuyorum abi :)

hocam izmirin ulaşımı kedilere emanet bilmiyormusunuz,geçen yağan sağnak yağmurda kelimenin tam manasıyla trafik felç olmuştu ki çocukluğumdan beri bir türlü çözemedim yağmur yağınca trafik neden kilitlenir aramızda bu suali yanıtlayacak kızanlara şimdiden selamlar.

dijitalciler veya bazı ozalitçiler. resim yüksek çözünürlükte taranır ve sticker'a basılır. beşiktaş bu konuda zengin bir muhit. barbaros bulvarından aşağıya inerken conrad hizasına sağ tarafta fuji film tabelalı bir dükkan var. adını hatırlamıyorum ama orda çabucak halledebilirsiniz. 5-10 milyon civarı isterer diye tahmin ediyorum, ozalitçiler kazıklamaya bayılıyor. :)

kopyalama merkezi/copy center adı altında açılan yerlerden bulmalısın. 2-3 milyonu geçmez hatta çok daha az olur sanırım.

anadolu yakasında bahariye kadıköy de opera pasajının en üst katında bir baskısı var.
1 ay önce çok güzel iş çıkarttılar. 3 tane farklı sticker yaptırdım. her biri için boyutları filan birlikte yaptık. hatta saydam olup olmamasını ayarladık. öneririm.

Teşekkürler. 2-3 milyon veya 5-10 milyon tanesi mi oluyor? Mesela insanlar bunlardan onlarca yaptırıyor epey para demek bu?

adet/para olayı şöyleydi ben yaptırırken:

1.5 santime 4 santimlik yazılı etiketler lazımdı. onlarda ise yaklaşık 10cm 17cm gibi etiketler var. onun üzerine basıyorlar aynısından bir sürü sen makasla kesiyorsun bissürü oluyor. :))

sonuçta benim 20 kadar zarf etiketi benzeri birşeye ihtiyacım vardı. verdiğim paranın 2, 3 milyondan fazla olduğunu hiç sanmıyorum. (o dedğim hazır 10 - 17 lik boş etiketlerden 2 tane bastırmış oldum)

tavsiyem önce etiketini photosop falan ile güzelce hazırla bir diske kaydet yanında götür. yazı ise yine kaydet götür. orada zırt diye yaparlar.

ara ara kapanır yeniden açılır (alevli yanma durumu). normaldir.
su ve basınç seviyesi kontrolü gibi tantanaları da vardır onların. bi ara komşuya sorun bence.

su az ise ısıtma yapmaz. (galiba)
su fazla ise kombinin altından bir tahliye çeşmesi vardır oradan suyu boşaltır. altında elektirikli cihaz varsa (bkz: tadından yinmez) (bu kesin)

normal elbette termostat mantığı vardır dolaşan suyun sıcaklığını ayarladığın seviyede tutmaya çalışır. kışın sıcaklığa ve soğukluğa göre sürekli yandığına da şahit olabilirsin. deli gibi doğalgaz harcar tabi ay sonunda ödemeyi de düşünmek lazım .

512MB sınırdır bence. Tabi bu sadece XP mi çalıştırdığınla da ilgili. Şöyle ki; bende 2GB RAM var ve arkada FTP Server, Antivirus, Firewall, Ekşi Sözlük CPU Power için gereken WCG Agent, Bluetooth, IP yönlendirici zımbırtı, NetLimiter, MSN, IE7 ve yazmaya üşendiğim bir kaç program daha çalışrken yaklaşık 1GB RAM gidiyor. Bu durumda kaba bir hesapla arkada çok program çalıştırmamak şartıyla 512MB stabil bir sistem ile şart. Yoksa 256MB ile de XP çalışır ama sürünerek çalışır...

pekala,
öncelikle win98 çıktığında dialup ile indirip kurmuş biri falan olduğumu belirteyim. xp'yi 256, 512 ve 768 ram ile kullandım. şu anda laptopta 1024+256, iş yerinde ise 768 mb ram ile kullanıyorum. açıkçası işyerindeki alet firefox ve işim gereği olan bazı yazılımları da açınca takas dosyasına fazla yüklenerek geberik bir performans sergiliyor. en büyük performans artışını ise 256 dan 512 ye çıktığımda yaşamıştım. resmen uçuyor gelmişti.
olay tamamen ne kullandığına bakıyor ama 1,25 gb ram ile sorunsuz her şeyi çalıştırabiliyorum. şu an 758 mb free ram varmış mesela ki sadece firefox açık.
çok özel yazılımlar kullanmadığını ve firefox'da meebo benzeri ram yiyen uygulamaları da kullanmadığını varsayarsak (eklentiler bile etkiler bunu ama en çok açık tab sayısı ve içeriği etkiler) 1 gb ram civarı uzun süre idare edecektir. hatta işyerinde 768 ile de ben kaşınmasam bek kasılmayacağını düşünürsem 768 mb süper olabilir derim. en azından böyle daralma durumları olmaz. ben yine de masaüstü wallpaper vs disable edip tek renk kullanmayı, xp temalarını kapatıp windows classic olarak kullanmayı ve açılışta çok program yükletmemeyi (avast hariç) tercih ediyorum. yine de şu an sql server olarak kullanmak zorunda kaldığımdan ve performansın dibini gördüğümden hiç bahsetmemek daha iyi olur sanırım :) eğer düşük ram ile performans ve sağlamlık istiyorsanız windows server 2003 tavsiye ederim. 2 sene 512 ram ile hiç sorunsuz kullandım ve performans olarak xp'ye göre her daim tercih ederim. tek kötülüğü vardır oyunlar falan sorun çıkartabilir o yüzden xp ile devam ediyorum. htpc olarak kurduğum sistemde de vista kullanıyorum (ultimate). umarım bu deneyimlerim yardımcı olmuştur. zaten ne demek istediğimi anlamışsınız min ram ile de çalışmasına çalışır.

128 ile kullandım uzun süre.

öncelikle ne yaptığınıza bağlıdır. ben 1gb ile kullanıyorum ve kimi zaman yine kasıyor. ama her zaman browserımda 10-20 arası tab açık, winamp,msn,emule açık pek tabi. bazen kapamaya üşenip oyuna girdiğim de oluyor.benim gibiler için 1gb de yeterli olmaz tabi. ha siz sadece çalışsın diyorsanız 256 yeter elbette.

256 ram ile sp1 kullanıyordum, pekçok şey için yeterliydi... antivirüs , divx, emule, oyunlar, grafik programları,net tarayıcıları vs vs... bi gün sims 2 yi kurdum, ram yetmedi kastı sonra olaylar gelişti. bu arada herkes söylemiş ben de söyleyeyim: ben; xp yi 256, 512,1 gb ve şu anda da 2 gb ram ile kullanan/kullanmış birisiyim, tanıştığımıza memnun oldum...

yalnız şu anda sistemin 357 mb ram kullandığını da belirtmek isterim... sadece firefox 81 mb kullanıyormuş. yani xp 256 ile de kabul edilebilir şekilde çalışır (sürünmez) ve fakat minimum için 512 uygun gibidir.

çok alengirli işler yapmıyorsan 512mb ile 2gb ram arası farkı çok nadiren hissedersin.

test ortamı:

512mb ram + win XP sp1
(vs)
2gb ram + win XP sp2.

80 (32+32+8+8) mb ram ile yaklaşık 1.5 sene sorunsuz kullanmıştım.

yan cevap:

hangisini alırsanız alın önce tonerinin hala satılıp satılmadığını öğrenin.
en bildik teknoloji marketleri tonerini yan parçalarını satmadıkları (çünkü yeni modeller çıkmış ve artık bu parçalar gelmiyor, toner dahil) yazıcıları çatır çatır satıyor.

zerox'un avantajı bazı modellerinin samsung modelleri ile çok benzer ya da aynı olması.

ev için mi? bulabildiğiniz en ucuz modelin üstüne 50 dolar daha verip almak lazım. iş içinse 1000 eurodan başlar 3000 e kadar uzar. ev için makina ucuz olur ama yavaş olur/ toneri pahalı olur/doldurulursa bozulur falan. hp nin renkli lazerinin tam set tonerlerinin 1000 ytl ye yaklaşan fiyatı var mesela. renkli lazerden uzak durulabilir :)

zerox'dan uzak durmanı öneririm. ha ben zerox alacam dersen o zaman teknosa'dan uzak durmanı öneririm. yok ben zerox'umu teknosa'dan alacam dersen o zaman sana allah sabır versin.

bu arada ben epson stylus DX3850 kullanıyorum. dolum toneri kabul etmese de çok başarılı..

fiyatı: ben 100 ytl'ye almıştım şimdi 70 ytl olmuştur. bi bak istersen

samsung derim ben. kullanıyoruz modeline bakmam lazım tam bilgi için.

eski kartlar agp8x oluyo. yenileri ise pxi express(x16) diye gecer. eger agp 8x tavsiyesi istersen bugun satin adlgim sapphire ati radeon x1950gt derim. 181$ saydim gayet memnunum. x16 dersen bisey demem.

ati istiyorsan ve güç kaynağını değiştirmeyeceksen x1650 falan idare eder seni. ama güç kaynağını sağlamlaştırmanı öneririm.

fiyat aralığına düşen kartı al memnun kalırsın. :) ekran kartı boktan bir piyasa biliyorsan şimdi 300 dolar verirsin 6 ay sonra 150ye iner falan. o yüzden 150 civarında vermek mantıklı. daha fazlası boşa gider ihtiyacın yoksa. gerçi ekran kartına verilen her kuruşa da değiyor onu da görüyoruz :) ikilemde bırakırım böyle.

x1950 pro'lara bakabilirsin. bunlar directx 10 desteklemedikleri için son teknoloji kullanırım abi!'ciler tarafında ikinci elde satılıyor.

senin kart ati radeon 9550 'lerin pci versiyonu. (performans karşılaştırmalarında işine yarayabilir)

evet pci benimkisi. x1950 pro'ya bir bakayım o zaman ben makul fiyatta bulursam alırım. hatta burada satan bilen varsa selam ederim.

(bkz: blue king brown) varsa myspace'te onları bi dinleyin derim; )

bokor

www.myspace.com

groza (hafif rock musikisi)

bonsai dediğimiz tek bir tür bitki değil. her çeşit ağaç gövdeli btkiden bonsai yapılabiliyor. tohumdan alma kısmına gelince zor olacagı kanısındayım. çünkü bitki byürken tellerle sarmak büyümesini engellemek vs gerekiyor. hazır halledilmişini alıp bakmanız daha mantıklı olur sanki.

onun bir iki karış olması normal bir ağacın 15-20 yılda büyümesine denk gelir sanırım. tek bir ağaç türü yok denildiği gibi. sadece büyüme sürecine özel teknikler ile müdahale edilmesi söz konusu. çok vahşice bir uygulama aslında (bkz: bence)

olma mı, google da external dvd writer yazınca çıkıyor bir sürü sonuç. misal :

www.teknosa.com.tr

illa uretilmesine gerek yok.
alirsin bir dvd-rw ve bir box, kendi usb dvd-rw surucunu yaparsin.
ya da hazir alcaksan philips'in bir modeli var. boyle siyah falan (model numarasi aklimda degil) cok iyi bir cihaz.

ya ben bir gerzeklik edip yanlış soru sormuşum ama iyi olmuş :)
asıl sormak istediğim şuydu:

portable apps falan gibi usb diskten çalışacak kurulum gerektirmeyen cd/dvd "yazma programı" var mı diyecektim :P

O kesin vardır artık.

eheh emin olma.

cd burner xp'nin masaüstü muadilini bile bulamıyorum.

yani nero, ashampoo falan istemiyorum. cd burner xp gibi bir minik program ama usb'den çalışsın.

ya masaüstü kurulumlu da olur yoksa. :(

deepburner yeterince minik :)

www.deepburner.com

DeepBurner Free 1.8 (portable edition) Mar. 24, 06 2.83 M

Hatta bunun nero 8 versiyonu varmış bambaşkaymış: ) Dün tanıdığın dizüstü bilgisayarında gördüm 25 mb kadardı bilmiyorum aradığın gibi bişey mi abi ama nero 8 portable yazıyordu. Bi forumlarda arat istersen belki düşmüştür nete; )

avustralya için [email protected] mail grubuna uye olup arşivdeki pek çok bilgiye ulaşabilirsiniz.

bunun için bir sertifika + sınav sistemi vardı sanki ama adı aklıma gelmiyor.
sertifika ile aha ben bu kadar öğretmenlik bilyorum deme imkanı oluyordu yanlış hatırlamıyorsam. bu sertifikayı alan native'ler dünyanın farklı yerlerinde öğretmenlik yapıyorlar. misal TR'deki ingilizce dil kursları falan. native olma şartı olduğunu sanmıyorum.

böyle ets, its falan gibi bir kısaltması vardı hatırlayamadım.

celta sertifikası gerekiyor ve istanbul'da british side sağlıyor bunun kurslarını. fiyat sormuştum ciddi tuzlu bir fiyat söylemişlerdi. hangi ülke olduğu önemli değil çin'de de isteniyor aynı belgeler, celta dünyanın her yerinde geçerli. hatırladığım kadarıyla kurs birkaç ay sürüyor ve tabii yeterli sayıya ulaşınca açıyorlar yani devamlı olarak yok.

bu arada çin'e öğretmenliğe gelmek pek tekin değil. pek çok yabancı öğretmeni türlü numaralarla (anlaşmaları hiçe saymaktan pasaportlarını bir şekilde ele geçirip geri vermemeye kadar uzanan) zorla tutan okullar olduğunu da biliyorum. japonya daha iyi bir tercih olacaktır.

1) sinava hazirlanmak diye bisey yok. sinav genel olarak dikkat olcen sorulardan olusur, sadece siki konsantrasyon ve hizli muhakeme gerektirir. oyle oturup da ders calismanin alemi yok.
2) 1in cevabi bunu ucurdu zaten.
3) bazi universiteler belli bir ales puani soyler baraj olarak. o puanin ustundeysen basvurabilirsin ancak. onun disinda bir de sozlu mulakata girersin, niye yuksek yapmak istiyon, niye burda yapmak istiyon, ne calisican karar verdin mi tarzi seyler sorarlar. ancak cogu universite heyetleri once kendi ogrencilerinden basvuranlardan tanidiklari, guvendikleri ogrencileri kafadan alir ondan sonra kalan kontenjan icin diger universitelerden gelen insanlar ve kendi universitelerinden guvenilmez adamlar arasindan secim yapar. bu secimde yksek ales puani arti olabilir.
4) ben sayisalciyim, bilemem.

1. sorular çalışmaya değmeyecek kadr basit ama yetiştirememek gibi bir problemle karşılaşabilirsiniz.
2. bir tane önceki yıl sınavlarını içeren kitap alın oturup birkaç test çözün antreman olarak.
3. puan etkili ama puandan önce üstteki arkadaşın yazdığı gibi birçok başka şeyden sonra.
4. ales puanı tercih yapmanda etkili olmaz. bölümlerin sadece taban giriş puanı var, bölüme kabul kriterleri ales puanı yanında birçok başka kritere bağlı. enstitülerden yüksek lisans programları hakkında bilgi alabilirsin.

1) eskiden sosyal öğrencileri vardı (tm değil). bunlar hiiiiç matematik falan dersi almazlardı. bunlardan biriyseniz arkadaşların dediğinin aksine çılgın gibi matematik çalışmanız gerekebilir. Türkçe kısmı için yine arkadaşların dediği geçerlidir.

1-bence sınav süresine uyarak bir ales çözün, en büyük eksiğinizin hız olduğunu göreceksiniz. bilgi eksiği ve yavaşlığa bağlı olarak, 3 gün de yetebilir, 1 ay da..
2-daha önceki aleslerden çözdükten sonra çok fazla eksiğiniz olduğunu düşünüyorsanız herhangi bir soru çözümlü/konu anlatımlı kitap alabilirsiniz, piyasa çok var. özellikle isim vermeye gerek yok, soru tipleri belli, geçmiş soruları çözümleriyle birlikte içeren herhangi bir kitap olabilir.
3-başvuracağınız bölüme ve lisans agno'nuza göre değişir bu. ama her halukarda yüksek puan oldukça etkilidir. örneğin yıldız tekniğe başvurursanız %50 etkiliyor.
%10 etkileyen herhangi bir universiteye/bölüme başvursanız dahi, bazen o %10 hayat kurtarabiliyor.:)
4-tercih rehberi yoktur. her üniversitenin sosyal veya fen bilimleri enstitülerinin sayfalarına girip yüksek lisans bölümlerine bakabilirsiniz. enstitü sayfalarında hangi mastera hangi lisans mezunlarının başvurabileceği, mülakat, yabancı dil gereksinimi vb gibi bilgiler mevcuttur.

bolumler torrent/rapidshare sayesinde bulunabilir.
altyazilar ise divxplanet/divxforever'da mevcut.

altyazılarıyla birlikte temin edebilirim.
[email protected]

çok teşekkürler.

uk / us? dvdleri de var sanırım. çevirileri iyi değil ve dizi de sıkıyor yalnız. bulabiliyorsanız friends in 10 sezonunu birden edinin de dizi görün derim. orjinal izlemek lazım ama onda da altyazı tat vermiyor.

Genellikle hastanelerin ya da özel tıp merkezlerinin standard paketleri var. Erkek, kadın, çocuk ve belli bir yaş üstü şeklinde değişebiliyor paketler. Genellikle tam kan testi/sayımı, idrar testi, alt-üst batın ultrason, EKG, akciğer filmi, erkekler için psa testi (prostat için), ve başka ıvır zvır şeyler oluyor. En son bütün data bir dahiliyeciye gösteriliyor ve işlem tamamlanıyor. Tabii çok daha ayrıntılı check-uplar mevcut piyasada.

Bu benim bahsettiğimin fiyatı İzmir için konuşuyorum 300-1000 arasında değişiyor. Bazı yerlerde kampanyalar olabiliyor. Özel tahliller istendikçe fiyat yükselecektir. Bununla beraber diş eti ağrısını check up içinde görmüş değilim.

Bir de bir yer demişti ki "Genel problemlerinizi sorduktan sonra ona göre tahlil istiyoruz", ama o ne kadar check-up oluyor bilemiyorum, yani sonuçta şikayetine göre tahlile check-up denmez herhalde.

yani sosyal güvencemin bana bir faydası yok ve işlemi paramla yaptıracağım?

öyle anlıyorum.

"genellikle" özel sigortanız dahi olsa check up için bir işe yaramıyor. sosyal güvencenizin bir işe yaraması için gideceğiniz hastanenin check up yerine ayrı ayrı muayene oluyormuş gibi göstermesi falan gerekiyor sanırım. ve bunu da yapan hastane bilmiyorum, hatta bulursanız bana da söyleyin:)

istanbul anadolu yakasında iseniz kızılay'ı tavsiye ederim. bir sürü paketleri var istediğini seçiyorsun falan.fiyat ortalama 500 e geliyordu sanki. yalnız diş eti için check up yapıyorlar mı onu bilemedim? yani diş eti ya da bel problemin varsa önce uzmanına görünmekte yarar var. check up daha çok sorunsuz kişilerde bir sorun var mı acaba diye kontrol için kullanılır. hastaysan doktora gidersin yani yine. öyle garantisi falan da yoktur bir arkadaş check up dan 1 ay sonra safra kesesinde misket kadar taş yüzünden acil ameliyata girdi. sonuç: batın ultrason iyi birşeydir.

1. o numaranın finans bank müşteri hizmetlerine ait olmadıgı konusunda dahada kesin bir yargıya varmak istiyosan finans bank müsteri hizmetlerini arayıp sorabılırsın..

2. herhangı bı tusa basman senın ıcın bı zarar olabılecegını zannetmiyorum cunku hıc bır bılgıye ulasamazlar sadece senın adına kayıtlı telefon numarasından baska..

3. aranızda gecen konusmaları kayda aldıysan ve o numaranın kıme aıt oldugunu bulursan yada bu kayıtla savcılıga basvurursan bı sekılde cezalandırabılırsın.ancak tahmınımce senın telefonların polis yada savcılık tarafından dınlenmedıgı ıcın herhangı bı kayıt da yoktur.onun ıcınde bı cezalandırma soz konusu olacagını dusunmemekteyım..

ucuz kurtulmusun gecmıs olsun..

yalnız finansbank bu şekilde müşterileri sık sık arama alışkanlığına sahip bir bankadır.

elbette doğrusunu yapmışsınız.

@isott:

tum konusmalar bir sureligine yasal olarak saklanmak zorunda. mahkeme kararı ile operatorden talep edildiginde desifre de edip getiriyorlar.

aynı numara beni de aradı. bende ilk arandığında bir tuşa bastım ve daha sonra sizi arıycaz dediler. sonra unuttum ben,a.üstü yine aynı numara tarafından arandım ve bu sefer tuşa bastıktan sonra borcum olduğunu ve ödemem gerektiğini söyledi bu dijital ses.
ben de finansbank ın 4440'la başlayan numarısını aradım,gerçekten de kredi kartımın borcu olduğu ve ödeme süresinin geçtiğini öğrendim.
her ne kdr,dijital sesle aranmak kuşku uyandırsa da ,herhangi bi dolandırıcılık olayı olacağını sanmıyorum.hem sadece cep telefonundan aranarak,nasıl bir bilgi ele geçirebilir ki?

not: az önce finansbank müşteri hizmetlerini aradım. numaranın onlara ait olduğunu söylediler. paniğe gerek yokmuş.

Bir çok kez finansbank tarafından aradım, arayan numara hep 4440900 olarak göründü.

212-216 ile başlayan numaralardan arıyor finansbank, yine de 444'lü hattı arayıp seni arayan numaranın onlara ait olup olmadığını sor, için rahat etsin derim ben..

kredi kartı nosu değil de kişisel bilgilerini falan sorarlarsa durup dururken ondan kıllanmak lazım.

youtube konusunda haklısın bugun Takva filmini izliyim dedim yüklemesi bir asır sürer mevcut hızıyla. torrent'de problem yok 200kb/s ile geliyor. genelleme yapmak için yeterli denek sayısına ulaşamadığımdan sadece bunu söyleyebiliyorum.

ya ilginçtir gün içinde ben de torrent'te 70'i gördüm (1 mbit üzerinden). fakat şimdi ne torrent açık ne güncelleme fln yapılıyor, ama hız yerlerde. 28 dakika olmuş şimdi, youtube 4 dakikalık video izletebildi (9 dakikalık bir video).

bende aynı sorunu yaklaşık iki haftadır yaşıyorum. istanbul anadolu yakası.

Youtube'daki sorun kendi sorunu sanırım. Diğer yurtdışı siteler yaldır yaldır hızlı olduğu zamanlarda bile youtube çok yavaş.

kasım sonu yurtdışı çıkışımız 2 kat artıyormuş.

zardoz
xardoks
zardoks

böyle birşey vardı. bulamadım ekşide.
----
(bkz: zardoz)
us.imdb.com

zardoz u izledim ama o oldugunu sanmıyorum anlatılanlara göre. ölümsüzlük olayı,tanrı ve uçan bina vardı zardoz'da hatırladıgım kadarıyla.

yav gene ben sordum ben buldum! filmin adı "Spacehunter: Adventures in the Forbidden Zone" imiş.

Sınav tarihi 18 Kasım. Başvurular bitti sanırım evet. Bahar dönemindeki sınav da takriben mart sonu nisan başında olur.

başvurular 10 ekimde sona erdi. bahar dönemindeki sınav da tahminen 20 ya da 27 nisan haftası falan olur. başvuruları da şubat sonu-mart başı falan yapılır herhalde.
kaynak olarak bir arkadaşım ilkumut yayınlarının bir kitabını almıştı, ben incelemedim ama satın aldığımız yerdeki abla diğer yayınevlerine nazaran daha iyi olduğunu söylemişti, bilemem ne kadar doğrudur..

sayısalcıysanız işiniz daha kolay. piyasadaki herhangi bir konu anlatımlı veya soru çözümlü kitabı alıp, daha onceki les sorularını çözmeniz, çözemediğiniz soruların da çözümüne bakmanız yeterli.

ÖSYM sitesi şu an bakımda, ama açılınca bütün başvuru-sınav tarihleri yazıyor orda, ordan bakarsınız.

LES-ALES'te çalışma mevzu değil, önemli olan hızlı soru çözme yetisi. Yoksa bilgi anlamında fazla bir şey yok, en bilgi gerektiren soru çarpanlara ayırma düzeyinde yani. Geometride de üçgenin iç açılarının toplamının 180 ettiğini bilmek yetiyor.

Hız ve konsantrasyon olayı özetle. Sayısal bölümdeki ilk 20 soruyu 12-13 dakikada yapabilirseniz gerisi gelir. İlk 20 soruda yarım saat harcıyorsanız o zaman zor (İlk 1000 düzeyinde bir sonuç almak için konuşuyorum)

bir sorun var ama.

piyasadaki tüm kitaplar aynı (daha önce çıkmış soruları) içeriyor. bu yüzden 10 kitap alsanız 10uda aynı olacak. (soru olarak)

ben aradım bulabildiğim tek şey şu idi: "güvender yayınları ALES 10 fasikül deneme" böyle fasikül olarak 10 tane deneme sınavı hazırlamışlar. naylonumsu bir şeffaf dosyanın içinde satıyorlar. hediyesi 16ytl idi. içeriği hiç fena değil gibi geldi ama sende incele almadan önce.

ilgi çekici.

günah olarak değerlendirileceklerini hiç düşünmemiştim ayrıca. sonuçta cami prototipi ayasofya değil mi? (kilise geçmişine dikkat buyurunuz)

bildigim kadari ile kubbe bizanstan miras kalmis bir yapi tarzi. o sebeple her caminin kubbesi olacak diye bir kural yok zati. herseyi bilen ama yarim bilen bir insandan da bu kadar cevap olur o ayri.

1.

2

bi entry den alinti yapiyorum basligindaki,

"bu film rahatsız edicidir çünkü hayatın ta kendisini anlatır"

belki yardimci olur.

Güzel filmdir, seyredilmelidir.

kesinlikle umutlu bir film. sonu yeter be!

sonu nasıl ki :)

Ahah soruya cuk oturan harika bir söz yazayım ben de filmden ;

"Tanrıyı güldürmek istiyorsan O'na planlarından söz et"

3

böyle saçma sorular sorarak filmlere haksızlık yapmayalım lütfen. filmi izleyin ve kendi yorumunuzu kendiniz verin. film izlemenin en büyük zevki değil midir zaten sorunuza kendiniz cevap vermek...

@can c
www.imdb.com

MPAA:
Rated R for violence/gore, language and sexuality.

Ayrıca bkz: www.imdb.com

...ki bu son gönderdiğim her filmde olmuyor.

ben hala savımı savunuyorum. ayrıca sorunuzu soruş şekliniz son belirttiğiniz gibi değil.

@sirrikadem

kendi mesajlarimi sildim.
seninkiler kalınca anlamsız içerik oluştu. site içi haberleşme yok. geride alamıyorum. pardon. :(

Firewall diğer tüm normal programlar gibi çalışmaya başladığı anda aktif hale gelir. Tamamen yanlış anlamış olmam da olası tabi.

yani pc açılırken, firewall çalışmadan önce bir grup program internete bağlanabilir olarak anlıyorum..?

Evet aynen.

adsl modemlerde de fwall olabiliyor..

firewall aktif olduktan sonra bütün baglantıları kontrol eder. ondan önce internete bağlanan programları da kontrol eder engelleyebilir

@ozdek.
evet adsl modemlerde firewall olabiliyor ama kimse bunu her bir program için konfigüre etmiyor. haliyle neredeyse her program (+ işletim sistemi) çatır çatır internete erişim hakkına sahip.

@efruz.
henüz aktif olmayan/çalışmaya başlamayan bir firewall nasıl internete bağlanacak program/işletim sistemi vs.yi engelleyebilecek, loglayabilecek ki?

Efruz'un demek istediği şu sanırım, firewall'umuz aktive olduktan sonra hali hazırda açık olan bağlantıları da kendi kurallarına göre kapatabilir. Doğrudur.

bu arada giden(/gelen veri) gider kalan sağlar bizimdir?
!!?

--

eee alo?

evlat edinilen çocuklarda yeni anne baba ne isterse o yazar. sadece anne evlat ediniyorsa kafadan sallar bi isim. veritabanında zorluk cıkmasın diye sallanıyormus.

belirgin bir isim kullanılıyormuş. erkek ve kız için. ad ve soyad olarak. bir nevi john doe türk versiyonu. ama şu an bir sürü insan bu isimlerle bir hayat yaşıyor. belki kapalı bir konu olarak kalmalı. bu arada ya ekşide ya da nette bu isimleri görmüştüm kaynak veremiyorum.

h ile başlayan başka bir isim gördüğümü sanıyorum.

entynin sonunda, yazarın altında entry numarası vardır. fareyi üzerine götürdüğünde ortaya çıkar, oraya tıklayıp bağlantı adresini kopyala de. sonra gelip buraya yapıştır.

iki adet ters apostrof icine entry idsini yaz. #1 gibi.
boyle oluyor i$te #1.
ya da (bkz: ) icine yaz idyi. (bkz: #1)

@efruz olmadı o kardeş. şöyle diyor : javascript:void(0)

efruz'un dedigi yontem $oyle i$ler:
ie kullaniyorsan id'ye tiklayinca adresi otomatik olarak clipboard'a kopyalanir.
firefox kullaniyorsan tiklayinca bir pencere ile seni uyarir ve altta entry linkini gorursun.

yep! oldu. teşekkürler.

3) #10030604 lost in the sky
#10039815 greenish

ipucu : 2(iki) tuşunun üstündeki kesme işareti ve ters apostrof farklı karakterler.

ters apostrof nerden cıkartılıyor :s

alt gr + ,

kisiye baglidir.
adanada kimlerle olacagina,
izmirde kimleri birakacagina baglidir biraz.

bana sorarsaniz, mekanlari guzel yapan insanlardir.
ama ote yandan, yine de ben izmiri birakip veya istanbulu birakip adanada yasayamazdim, o da bir gercek.

soruyu biraz genişlettim :(

insanları sıcaktır ceplerindeki son parayla yemek ısmarlar, ama havası da çok sıcaktır öldürür adamı. yazın kaçabileceksen yaşanır.

izmirde de yaşamış bir adanalı olarak;
1 - duyduklarınıza inanmayın yaşayarak öğrenilir bazı şeyler.
2 - çekinmeye gerek yok adanada bir çok sarı saçlı mavi gözlü insan mevcut bakar bakmaz kimse aa sen adanalı değilsin gel ulan buraya muamelesi yapılmıyor.
3 - girilmeyecek mahalleleri var evet ama izmirde de bu tip mahalleler mevcut oranlama yaparsak adana ve izmir arasında bu konuda çok fazla uçurum yok.bu tip mahalleler her şehirde mevcut.adanada huzurla yaşayabileceğiniz bir dünya mahalle mevcut.
4 - sözlükte yazılan bu konuyla ilgili çoğu entry önyargıyla yazılmıştır bunu burada yaşadıktan sonra anlayabileceğinize inanıyorum.
5 - insan heryerde insandır siz kimseye bulaşmadığınız sürece kimsede size bulaşmayacaktır.kötü niyetli insan heryerde mevcuttur buna rastlama ihtimaliniz diğer şehirlerde yaşama ihtimalinizden pekde fazla değildir.
6 - aslanın olduğu heryerde çakallarda mevcuttur adanada aslanlarda vardır çakallarda..tıpkı istanbul gibi izmir gibi..
velhasıl burada çekinmenize gerek duyacağınız hiçbirşey yoktur olumlu yönden bakmaya çalışın ortalama bir gelirle rahatlıkla yaşayabileceğiniz hayat pahalılığının çokda vurmadığı,su sorununun olmadığı,kış aylarının kasım aralık aylarında uğradığı bir şehire geleceksiniz..rahat olun ve keyfini çıkarın..

15 sene adana'da yasamis biri olarak sunlari soyleyebilirim;

- adana'da sirf tipinden dolayi ayri muamele gordugunu iddia eden varsa yalan konusuyordur, zira adana'da 72 cesit millet vardir ve hepsi gayet uyumlu bicimde yasamaktadirlar.

- marlboro muhabbetindeki gibi "ne yalvariyon lan adam gibi istesene" olayi ise sanirim paralel evrendeki bir adana'da gerceklesmis olsa gerek. cunku adana'nin esnafi, tam anlamiyla esnaftir ve musterisine karsi kirici degildir. adana'yi bilenler bilir, kizilay caddesindeki tatlicilarin onunden gecerken "goz hakkidir, buyur" denilerek az tatli ikramina maruz kalmadim.

- adana'da girmemeniz gereken mahalleler vardir evet, ama bu mahalleler zaten sapa yerlerdedir ve ozellikle isiniz olmadigi muddetce zaten gitmezsiniz, kaldi ki oralarda isiniz de olmaz. sahsen 15 sene boyunca 1 kere bile o tip yerlere gitmedim ve gitme ihtiyaci da hissetmedim.

- adana'da dikkat etmeniz gereken tek sey trafiktir. soforler tam anlamiyla "delice" kullanir ve gereksiz klakson had safhadadir. bir yerden sonra ona da alisiyor insan.

- adana dili ve edebiyati demissiniz, onun da pek bir olayi yoktur. her yorede oldugu gibi adana'da da bir agiz vardir ve adana agziyla konusan insanlar mevcuttur. ama adana agziyla konusmayan insanlara (orn: ben) "aaa? nasi gonusuyo lan bu?" demezler.

- 15 senenin sonunda ankara'ya gelmis bir insan evladi olarak, ankara'nin memur sehri oldugu ve adana'ya gore nispeten duzenli sehir yapisi vesaire goz onune alindiginda bile adana'yi ozledigimi rahatlikla soyleyebilirim. adana'nin insani harbidir, delikanlidir. o "metrekare basina yuz delikanli" muhabbeti ise "kurtlar vadisi delikanlilari" degil, "sozunun eri kisiler" anlamindadir.

- nufusunun onemli bir kismini araplar ve kurtler olusturur. ulku ocaklari vesaire de eksik kalmamistir tabi. ancak buna ragmen adana'da irkcilik minimum duzeydedir, hatta yoktur diyebilirim. istasyon caddesinde bir gun dehaplilar miting yaparken, ertesi gun ayni mekanda ulku ocaklarinin yuruyus yaptigina tanik olabilirsiniz.

*** size soyleyebilecegim tek sey, kafa dinlemek istiyorsaniz adana gayet uygundur bunun icin.

teneke mahallesi'ne, kadifekale'ye ne kadar işiniz düşüyorsa o "girilmeyecek mahalleler"le de o kadar iç içe yaşarsınız, çok abartı bir şey değil.. halkının çoğunluğu da küfürlü konuşur ama bir adanalı için küfür hakaret değildir, yemek yemek, su içmek gibi bir şey sayılabilir.. istanbul'la kıyaslarsanız izmir'in övündüğü o "hepimiz kardeşiz, hepimiz içteniz" havasını izmir'e en yakın hissedebileceğiniz yerlerden biridir diyebilirim..

izmir'i özleme gibi izmir dışına çıkan herkesin yaşadığı bir problem dışında çok zorlanacağınızı sanmıyorum yani..

Adana'da trafik çok rahattır.
Her yerde market ve pazar bulunabilir ve diğer büyük şehirlere göre daha ucuzdur. Suyu bitmez kanımca.
Kar yağmaz. Dolu yağabilir. Kışın soğuğu keser adamı ama kış uzun sürmez. Yazın sıcağı da pişirir.
Otobüsler ve dolmuşlar kendilerini yolların hakimi sanar. Ama heryerde böyle zaten.
Her evin güneş enerjisi vardır. Çatılı ev yoktur heryer damdır.
Çok lüks ve piyasa yerler de vardır, çok ücra ve girilmemesi gereken mahalleler de var ve dendiği gibi oraya gitme ihtiyacı duyulmaz hiç.
Çukurova Üniversitesi çok güzeldir :)

Adana'da yaşayan ve İzmir'de de uzun süre bulunmuş biri olarak Adana'da yaşayabilirsiniz diyorum.

adana ve adanalılarla ilgili önyargılara, genellemelere aldırmayın, adana güzel şehir, adanalılar da gayet dost canlısı insanlar. izmir'den sonra huzur içinde yaşayabilirsiniz. adana'da yaşamadım ama çeşitli nedenlerle sık sık gittim, üstelik hem tekinsiz sayılabilecek mahallelerine hem de yol iz bilmediğim halde şehir merkezinden uzaktaki köylerine. her seferinde de, üstelik zorda kaldığım durumlarda adanalıların yardımseverlik ve konukseverliklerini gördüm.
insanları agresif değil ama biraz coşkulu, sıcakkanlı.
hayat, diğer büyük şehirlere kıyasla daha ucuz.
yaşamak için gayet uygun, düzenli bir şehir.

adana'da tam 4 sene yaşamış bir izmir'li olarak...

- fena bir şehir değil aslında, insan aradığı her şeyi bulabiliyor... deniz de olsa iyiydi ama baraj gölü var işte...

- insanı sıcakkanlıdır falan diyorlar da, sormak istiyorum onlara: sıcakkanlılık ile laubalilik arasındaki çizgiyi kaç tanesi aşmıyor? hatta laubalilik sınırını da aşıp, hanzoluk ve öküzlük mertebesine ulaşan da çok adam var... velhasıl, izmir halkına benzeyen bir halk beklemeyiniz... maalesef alakaları yok... sıcak, mıcak hikaye... yalnız insanı da izmir insanı / büyük şehir insanı kadar entrikacı, kurnaz, bencil ve içten pazarlıklı değildir haklarını yememek lazım... misal bir adam belki kalantorun önde gideni olabilir ama zararsızdır...

- çok sıcaktır... izmir ile ciddi fark var... hava deyip geçmemek lazım o yaz sıcağını sabah-öğle-akşam-gece yiyince anlar insan bu konunun da ne kadar önemli olduğunu...

- bir ömür geçer mi bilmiyorum ama (izmir'e göre küçük ve imkanları daha kısıtlı) şartlar uygun olsaydı adana'da yaşamayı deneyebilirdim. severim ben adana'yı... ikinci memleketimdir.

*** son olarak; bir şehire anlam katan, oradaki arkadaşlarındır, dostlarındır , yakınlarındır, sevdiklerindir... o şehirle ilgili olan diğer her şey sadece teferruattır...

. seyhan, gayet yaşanabilir huzur dolu bir ilçedir.
.. adana nın denizi de vardır.
wowturkey.com

IKEA?

Ben de ikea'da hakikaten güzel bir masa gördüm, gayet kullanışlı falandı.

www.ikea.com.tr

evet ikea ilk bakacağım yer zaten

adore

www.adoresistema.com.tr

uygun fiyatlar olabiliyor. tamamen modüler. kolunun altına koyup minibüsle eve götürebilirsin. aynı şekilde bilgisayar koltukları var. pc kasa kasası büyüklüğünde kutudan çıkıyor kendin birleştiriyorsun.

ankarada isen ulusta bir yerleri var. fiyat katalogları genelde nette olmuyor. telefonla öğrenebilirsin.

evet adore çok güzel, praktiker veya bauhausta satılıyor.

Tekzen Yapı marketlerde de bulursun. Adore vb markalar zaten artık hep demonte ve küçk kutuda geliyor montajı sen yapıyorsun. www.tekzen.com.tr

yan cevap:

nerde ve adı nedir bilmiyorum. ama böyle bir yerin ankara'da varolduğunu biliyorum.
bir arkadaş buluşmasında çiftlerden biri marifetlerini sergilemişlerdi. ağzımız açık kaldı. aramaya devam et. kesin orada bir yerlerde.

4-5 tane yer biliyorum da bana tavsiye lazım "bizim ali abi var o iyidir git bak selamımı söyle" gibisinden. sanayiye araba tamirine gidermiş gibi oldu ama...

bizim okulun esli dans kursu var ama sorayim disaridan eleman aliyorlar mi deyü.

aman aman, 30'larınıza merdiven dayamış biri olduğunuzu düşünerek eşli dans kurslarına falan gitmemenizi öneririm. siz de düşünmezsiniz zaten herhalde.

benim naçizane tavsiyem, perşembe mi çarşamba mı, tapas'da latin geceleri düzenleniyor. hocalar falan da gidiyor muhtemelen. o gecede geçireceğin 2 geceyle birkaç kişi tanıyabilirsin bu işten gerçekten anlayan.

www.bailatango.com



türkiyede bailatango tek geçilir.

kesinlikle shine

shine'ın hocasından hoşlaşmamıştım. baila tango hala açıksa iyi bi mecra derim...
(tango danseden insanım. kesinlikle bu niyetinizin peşini bırakmayın; harika bişey tam anlamıyla!) :)

virüs programın veya herhangi bir program update indiriyor olabilir. ama devamlı bir download söz konusuysa virüs/trojan olmadığından emin ol.

cevap değil:

40 ytl'ye 1 mbit kotalı adsl yok bu arada. eğer var ve kullanıyorsan acilen mantıklı bir tarifeye geçmelisin.

cevap değil'e cevaben,

baktım da şimdi, 6 GB limitli 1 Mbitmiş. 10 lira fazla verip limitsize geçmek istiyorum ama işyerim taksimde, telekom müdürlüğüm göztepe'de olduğu için değiştiremiyorum, telefonla başvuru da almıyorlarmış sağolsunlar.

telekom müdürlüğü derken telekom genel müdürlüğü kastedilmioyor sanırım. Taksim'e en yakın Osmanbey-Pangaltı civarında bi telekom müdürlüğü var, oraya da başvurabilirsiniz sanırım.

bağlı olduğunuz müdürlük demişlerdi ama, eğer herhangi bir müdürlükten oluyorsa bu bilgi çok işime yarayacak.

teşekkürler.

Tarife degisikligi, dilekceni dogru numaraya fakslarsan mumkun.Ben o sekil hallettim.

youtube'da genelde videolar 5 ile 10k/s ile yükleniyor bende de.

Youtube da genel bi acayiplik var bikaç gündür ve 3-5 kişiden de duydum. Telekomdan kaynaklı bir şeyler de olabilir, bağlantı arada sırada çok düşüyor.

yan cevap:
işlemci alırken hızı 2 kat artırmazsan gözle görülür bir fark yaşamazsın diye bir geyik vardır ortada. ben de katılırım buna. 2500 alıp overclock yapmayacaksan (-ki alacağın cpu yıllardır overclockta çalışıyordur, artık gidici falan olabilir) 2000 ile 2500 arasında ciddi bir fark görmeyebilirsin. 2500'ü ise hala 90ytl'ye satıyorlarsa ayıp ediyorlardır. 2 sene önceki 2.el fiyattı o. (2500 üstün overclock kapasiteis sebebiyle daha pahalı satılır. ama iyi bir anakart olmadan işe yaramaz. zaten hepsi süper overclock olmaz.)

Vallahi en ucuz satan 75 ytlye satiyor daha ucuzu yok. Baska bir forumdaki bir arkadas bana hali hazirdaki islemcimi O/C yapmami oneriyor (ben oyle anladim en azindan simdilik) ustune 7600 GS ekran karti alinca cillop gibi olabilir (bu karti bu islemciyle kullanabilir miyim orasina henuz emin degilim ama o arkadas diyorsa vardir bir bildigi).

Durum boyle :)

yan cevap:
malesef xp2000 overclock konusunda en takoz işlemcilerden biridir dostum. socket a ile çıkabileceğin maksimum işlemci athlon xp 3000 olmalı. (umarım sallamıyorumdur.) bir soket değişimi yani yeni bir anakart ve işlemci olayına girebilirsin ama bu sefer ekran kartı standardı da değişti. elindekini kullanmak için agp olanı alacaksın pci x yerine.

7600gs alma biraz daha para biriktir. ati nin direct x 10 uyumlu 2400 , 2600 ü falan var onlara bakmadan iyice bir düşünmeden ekran kartı alma. yalnız ekran kartı yuvan agp ise 7600 kötü değil. pci exp ise dediğim gibi biraz daha düşün.

Vallahi forumlarda oyle gorunmuyor :) o/c ile Amd Athlon 2500 civarlarinda calistiranlari gordum. Ayirabilecegim para gercekten cok dusuk oldugundan anakarta dokunma sansim yok. Islemci, ekran karti ve ram disinda ellesmemem gerekiyor kasaya.

@mindtraveler; 7600 gs bulsam opup basima koyacagim. Agp 8x pek tabii ki bu kartin slotu. O yuzden bundan iyisi piyasada yok. Palit 7600 GS Sonic ile o/c sonucu 7600GT performansi alinabiliyormus (vay be 1 seneden biraz fazla zaman once o kart bu isin son noktasiydi).

topuğu kırılmıştır

1. (based on a true story) kedi allerjisi veya tiksintisi olabilir. misafirliğe gittiği evin kedisi ayakkabısına değdi diye pis sokaklara basmayı yeğlemiş, ayakkabıyı giymemiştir.

2. ayakkabılar topukludur. iş görüşmesi, toplantı vs. yüzünden rahatsız olduğu halde şık olduğu için mecburen giymiştir, çıkınca da ayakkabıları çıkarıp rahatlamıştır.

3. birisi "yalın ayak yürü de vücudunun negatif elektriği gitsin" demiştir. abla da bunu yapmak için sokakları tercih etmiştir.

4. sarhoştur.

ayakkabı vurmuştur. yalınayak gezmek daha az acı veriyo kesinlikle. yaptım ordan biliyorum.

Ben bu manzarayı yıllar önce İstanbul Beşiktaş'ta gördüm ve bi süre kendime gelemedim. Nedenini öğrenirsem ben de acayip mutlu olacağım.

Bizim okulda da var bir kaç kişi öyle, Amerikalılar seviyor yalınayak gezmeyi...

arkadaşlarıyla iddiaya girmiştir hehheh

acayip huzur verir. negatif elektirik olayı doğru sanırım. evde terliksiz gezmeyenlerdenseniz bir deneyebilirsiniz

Toprakta yürümesi çok rahatlatıcı ama sokakta yürümesi tiksindirici olsa gerek. Büyük ihtimalle ayağı çok fena vurmuştur ve o acıya dayanamamıştır, o pis ve aşındırıcı sokakta yürümeyi tercih etmiştir.

ayagi terlemis de olabilir, vicik vicik oluyorsa dayanamamistir

delidir.

(bkz: kafika)

filmler genelde eski ve arşiv çok geniş değil. tahminimce 300-400 filmleri var. aklınızda belli bir film varsa yanınızda götürmenizi tavsiye ederim.

adres: www.kafika.com

fulya polat tower'daki sinemada da vip salonu var.

ankara versiyonu var mı bunun?

Taksim'de TAXIMUM adlı bir cafe var. Sinema odası var. Geniş bir dvd arşivi var, seçip izleyebiliyorsunuz. Geniş çok kişilik bi oda aslında ancak sadece sevgili ile de girilebilir tabii ki. 30 liraydı sanırım birkaç ay önce. Telefon numarasını verebilirim.

ankara versiyonu için; bestekar'da, hayyami'nin yanındaki binanın ikinci ya da üçüncü katında pmc(private movie center) adında bir mekan var. güzel olduğu söyleniyor.

eeee, ehm. ona hatalı ilaç verilmiş hasta olmuş. bir seri öyle yanlış ilaca yanlış tepki veriyor. harici bir hata giderici program yüklemek zorunda kalacaksınız ya da word'ün çalışan ve tercihen farklı bir versiyonunu kullanacaksınız.

yan cevap:
çok fazla tapusu ve trilyonları olan birine de 10 yıllık vermişlerdi. (gördüm)
yani standart bir uygulama olabilir. gözü tuttuysa direk 10 yıl veriyorlar sanırım.
ancak aynı durum ilk başta öğrenci vizesi ile başvuranlara değilde o öğrenciyi 10 gün gidip göreyim diyenlere oluyor niyeyse.

ben gidip başvurduğumda red aldım
adalet mi lan bu?


yok mu amerikan konsolosluğunda tanıdık derim o zaman

Adamlarin verme kriteri aslinda oldukca basit, sizin Turkiye'ye geri donmeniz icin gecerli bir sebeb istiyorlar. Is yeri olur, calisiyor olabilirsiniz, ogrenci olabilirsiniz, ya da en temizi aileniz turkiye'de olabilir. Tabii bu 10 yillik vize gidip orada 10 sene kalacaginiz anlamina gelmiyor. Bir giriste en fazla 6 ay kalabiliyorsunuz ki bunu giriste gorevli adam tayin ediyor. Niye geldin ne kadar kalcan diyor, dersen 1 hafta tatile geldim o zaman muhtemelen size 3 aylik kalma hakki veriyor. 3 ay ya da daha fazla derseniz, hmm cok uzun falan diye sizi biraz sorgulayabilir ama ikna ederseniz 6 aylik vericektir muhtemelen.

Ayrica bu 10 senelikler turist vizesidir ve hic bir hak icermez. Ama ogrenci vizelerinde belli kosullarda calisma hakki soz konusudur. Ya da direk asistansinizdir. Bu babda bu vizeleri okul suresince yeticek seklinde verirler.

Genel kanim bu.

evet 10 yılın tamamı kalma degildir, banada 3 aylık şengen verdiler sadece 1 ay kalınabiliyordu. yine de oha be kardeşim 10 yıl ne demek ya insanın kendi ulkesi olsa vermez :)

abd verdimi tam veriyor. benim iki arkadaşımdan birine 5 diğerine 10 yıllık vize verildi. (1 ay için istedikleri halde) Adamlar zaten sizin kalıcı olarak kalmak istemediğinize kanaat getirirse bir kere de hallediyorlar vize işini.

amerika'nin turkiye ile olan diplomatik iliskileri vs vs nedeniyle verilen turist vizesi on yillik verilir. standardi budur. ne kadar kalmak icin vize istediginin bir onemi yok, zaten daha once de deginildigi gibi porttan gecerken adam niye geldin diye sorup arzusuna gore 1/3/6 aylik kalma izni veriyor sana. sonunda ulkene donmek zorundasin. gidp iki gun sonra gelebilrisin tabi:)

valla o vizenin önemi yok. kapıda almıyoruz kardeşim diyebiliyorlar. gerisin geri dönebiliyorsun. hatta babamla bu konuda iddaya girmiştik. haklı çıktı.

Vakif universiteleri dahil her universiteden yapilabiliyor olmasi gerek yasal olarak ama kampus detaylarini bilmiyorum. Bilgi Universitesi Kustepe kampusu'nden alinabiliyor, onu biliyorum bi tek.

Alakası yok, belki bilgi verir;

oidb.uludag.edu.tr

uludağ'da böyle imiş. Fiyatlar, tarih aralığı falan lazımsa böyle sanırım.

yarın son gün !!!

-----
00:00 'ı geçmişiz BUGÜN SON gün. (bankaya para yatırmak için)
Ankara ales başvuru merkezleri www.osym.gov.tr

yan cevap:
herkes için farklı koşullar vardır sanırım.
öğrenci isen çok sorun olmaz.
turizm için sorun olmaz.
sana davetiye gönderildi ve ziyaret için gidiyorsan aynen.

ingiltere vizesi zordur. bunu bilerek eksiksiz evrak hazirlamak ve gorusmeye cagrilirsaniz durust, inandirici ve ikna edici olmak gerekir. ne icin gideceksin bilemem ama "settlement visa" degilse her halukarda geri doneceginizi ingiliz'e inandirmaniz onemlidir.

Bir mesajin icerigini gormekle tum hesabi ele gecirip kisi adina email yazip onun hesaba erismesini onlemek cok farkli boyutlarda olaylar da ondan.

peki niye her tarafını şifrelemiyorlar? yani ellerinde imkan olduğu ortada.

soruya bakalım şimdi. hangi mail sağlayıcıyı kullanıyorsunuz?
mesela gmail kullansaydınız bunu söylemeniz abes olcaktı çünkü gmail bunu yapıyor ama siz bilmiyorsunuz.
www.gmail.com adresini kullanın bakalım login için neler olacak. ben yazayım 256 bit şifreli ssl ile okuyacaksınız maillerinizi. neden bu standart değildir? işlemciye daha çok yük bindirir (sunucu tarafı) ve veri daha yavaş gider (şifreleme performansı her zaman düşürür). anca geek bir adam bunu akıl edir kullanır dedikleri için misal ben ssl üstünden bağlanıyorum. ssg ye de bir sürü mesaj attım ama sözlükte yok mesela bu iş.

aynısı bende devar. bazen ppp gidiyor bazen olduğu gibi.

modem için firmware güncellemek çözebilir bi ihtimal

benim bağlantı hızım yarı yarıya düştü son 1 haftadır. bu da gözleri telekoma çeviriyor bir kez daha. (yine, yeni, yeniden)

1)splitter:

kullanmadıysan sıçar, yanlış bağladıysan sıçar, bozulduysa sıçar.
(telefon hattın splittera girmeden önce herhangi bir cihaza bağlanmamalı!)

2)kablolar:

kablolarında temassızlık olabilir. apartmanınızdaki telefon kutusunu kontrol et.

3)modem:

modeminin yazılımını güncelle. modemini başka bir adsl hattında ya da başka modemi senin hattında dene.

4)telekom:

ilk 3 maddeyi yaptıktan sonra 444 0 375'i ara. yukardaki maddeleri sorcaklar, yaptım dersin bi arıza kaydı açtırırsın.

genelde splitter kullanımını bilmeyenlerin başına geliyor.

splitter kullanmazsak bi zararı oluyor mu yani duvardan doğruca modeme bağlı benim telefon yok

Direkt modeme bağlıysa hat ve hat üzerinde başka bir işlem yapılmıyorsa splitter gerekmiyor.

google dan is numarası cıkar muhtemelen. is numarası cıkıyorsa is yeri adresi de cıkar.

ha bi de 11811 var.

ileri google teknikleri ise yaramadi maalesef.

izmir tabipler odasını ara sor ?

turkcell de 11832 yi dene doğum tarihini yıl olarak ve yahut ikamet ettiği semti bilseniz garanti olurdu ama aynı isimde başka insanlarda çıkabileceğinden ulaşman pek mümkün olmayabilir.

bryan fury'nin belirttiği gibi izmir tabipler odasından ulaşabilmen lazım

ulasabildin mı peki ?

henuz degil :) ama mesai saatlerinde doktorlar odasini arayacagim.

çok enterasan. aynı şekilde bende birini aradım ve bulamadım. daha kestirme bir yolu yok mu bunun?

(benim aradığım dişçiydi)

hacı feysbookta aranan izmirli doktorlar grubuna bi bakıver :) orada yoksa yoktur zaten.

bu sefer gol olmustur ?

bu da mı gol değil be. bunu da mı atamadık!?

ya bir tane access point, ya da yeni bir kablosuz destegi bulunan adsl modem.

cevap yazanlar bunun güvenlik açısından risk oluşturup oluşturmadığını yazsalar keşke. aslında bir çok şirket yapıyor bunu mecburen ama..?

bay meraklı türkçe
la linea orjinal fransızcası
abaraga diyenler de var

la linea diye arat bi sürü bulursun youtube da ya da resmi sitesinde

reklamlarında vestel kullanmıştı.
düzenli olarak durup durup soruluyor bu ekşi duyuru'da. bunu misyon edinmiş insanlar var gibi :)

(git: 13487)

bu çizgi adamın olayı ne ki her 20 günde bir birileri merak ediyor? bende bunu merak ettim :) ?

abaragandi

hiç emin değilim ama (bkz: dr. who) olabilir

en.wikipedia.org

www.imdb.com

bu olabilir mi ?

hiç biri değil malesef

süper baba?

evet süper babaydı sağol.... .... ... .. . yok ya süper baba ne yapancı ne mini ne de bilim kurguymuş.